Anti-Radyasyon Füzeleri ve DEAD’in Geleceği
“Anti-radyasyon füzeleri, düşmanın operasyonları için zorunlu olan emisyonlarını kullanmaktadır.”
Yusuf Emir Işık
Modern savaş alanında hava üstünlüğü sağlamak, yalnızca fiziksel imha gücüyle değil, aynı zamanda düşmanın hava savunma yeteneklerini baskılamakla da mümkün olmaktadır. Bu bağlamda, SEAD (Suppression of Enemy Air Defenses/Düşman Hava Savunmalarını Bastırma) ve DEAD (Destruction of Enemy Air Defenses/Düşman Hava Savunmalarını İmha Etme) operasyonları, hava harekâtlarının başarısı için kritik öneme sahiptir. SEAD görevleri elektronik harp unsurları ile gerçekleştirilirken imha boyutu ise radar sistemlerini hedef alarak hava savunma ağlarını felç eden anti-radyasyon füzeleri (ARF’ler) ile gerçekleştirilmektedir. Anti-radyasyon füzelerine ek olarak günümüz muharebe sahasında daha ucuz sistemlerle benzer görevler gerçekleştirilebilmektedir. Bu yazıda ise anti-radyasyon füzeleri ve gelecekte bu füzelere alternatif veya tamamlayıcı olarak yer alabilecek sistemler incelenmeye çalışılmıştır.
Tanım ve Modern Çatışmadaki Temel Amacı
Anti-radyasyon füzeleri (ARF’ler), düşman radyo dalgası emisyon kaynaklarını tespit etmek ve onlara yönelmek üzere tasarlanmış özel güdümlü mühimmat sistemleridir. Bu füzelerin temel amacı, radar, elektronik harp veya iletişim sistemi gibi sinyal yayan sistemleri işlevsiz hale getirerek düşmanın dost kuvvetleri tespit etme, izleme veya angaje etme yeteneğini bozmak ve hava savunma ağlarını etkili bir şekilde “kör etmektir”.
ARF’lerin temel özelliği ise pasif radar güdümlü arayıcı sistemler kullanmalarıdır. Bu sistemler, füzelerin kendi radyasyonlarını yaymadıkları anlamına gelmektedir. Bu sayede füzelerin düşman unsurları tarafından tespiti zorlaşmaktadır. Pasif güdümün bu asimetrik üstünlüğü, ARF’lerin temel taktiksel faydasının merkezindedir. Yani radar sistemlerinin varlıklarını yaydıkları sinyallerle açık etmelerinin aksine ARF’ler düşmanın operasyonları için zorunlu olan emisyonlarını kullanır. Bu durum, radarların izleme yapmak için sinyal yayması gerektiği, ancak bunu yaparken istemeden ARF’ye konumunu ifşa ettiği temel bir asimetri yaratmaktadır. Bu sebeple hedef radarın kullanıcıları kritik bir ikilemle karşı karşıya kalmaktadır: radarı etkinleştirip anında imha riskini almak ya da kapalı tutarak kritik durumsal farkındalığı kaybetmek. Bu pasif tasarım felsefesi, ARF’lerin tüm taktiksel kullanımının temelini oluşturur ve onları sadece güdümlü mühimmat olmanın ötesinde, elektromanyetik radyasyonun fiziksel prensiplerini kullanarak muharebe ortamında stratejik bir asimetri oluşturan elektronik harp araçları olarak konumlandırmaktadır.
Anti-Radyasyon Füzeleri ve DEAD’in Geleceği çalışmasının tamamı Defence Turk Dergi 29′ncu sayısında.
Çalışmanın tamamını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
SEAD/DEAD ve Anti-Radyasyon Füzeleri
SEAD ve DEAD, dost hava operasyonlarının güvenliğini ve etkinliğini sağlamak için düşman hava savunma sistemlerini etkisiz hale getirmeyi veya ortadan kaldırmayı amaçlayan tamamlayıcı askeri operasyonlardır. SEAD, elektronik harp, karıştırma veya radar kapatma zorlaması yoluyla hava savunmalarını geçici olarak bastırmaya odaklanırken, DEAD, radar sistemleri, hava savunma üsleri ve uçaksavar topçuları gibi hava savunma varlıklarının fiziksel olarak imhasını içerir. Bu operasyonlar birlikte, hava üstünlüğü elde etmek ve saldırı uçaklarının düşman hava savunmalarından kaynaklanan riskin azaldığı, çatışmalı ortamlarda faaliyet göstermesini sağlamak için kritik öneme sahiptir.
ARF’ler de bu görevler için özel olarak geliştirilmiş füzelerdir. SEAD/DEAD’in önemi, modern savaşın temel bir prensibi olarak kabul edilmektedir, çünkü doğrudan savaş alanında manevra serbestliğini mümkün kılmaktadır. Etkili SEAD/DEAD olmadan, hava kuvvetleri izole kalabilmekte ve hedeflere karşı etkin angajman yeteneğini kaybedebilmektedir. Bu durum da genel operasyonel yetenekleri önemli ölçüde kısıtlamaktadır. SEAD/DEAD operasyonları, bir harekatın ilk haftasında hava sortilerinin önemli bir kısmını, hatta %30’unu teşkil edebilmekte ve çatışmanın geri kalanında daha düşük bir hızda devam edebilmektedir. Örneğin Kosova’da SEAD görevleri toplam sortilerin %12’sini oluşturmuş, 750’den fazla anti-radyasyon füzesi kullanılmıştır. Çöl Fırtınası’nda ise SEAD uçakları toplam gücün %2’sini (4.400 uçaktan 110’u) oluşturmuş, 2.000’den fazla AGM-88 HARM füzesi ateşlenerek Irak’ın hava savunma sistemlerinin etkisiz hale getirilmesinde kritik rol oynamıştır.
Kaynak: defenceTurk